Eski İspanyol sömürgesi, bugün ise Latin Amerika’nın yükselen değeri; romantik tango gecelerinin sabahlara taşınan aşk kokusudur Arjantin.
Rönesans kokan yapılarıyla bitmek bilmeyen arazilerin üzerine kurulmuş çiftliklerin yamacında bekleyen “gaucho”ların içtiği “mate” tadında yaşanır Arjantin.
Duygu yüklü, heyecan dolu ve sert duruşlu ama dost canlısı insanların ülkesidir.
And Dağları ve Perito Moreno yani namı diğer Mavi Buzullar’ı ile gerçeküstü doğaya sahiptir.
Buenos Aires sokaklarına adım atıldığı andan itibaren ise bambaşka bir dünyadır. Zaman yavaşlar, kimi zaman 16.yy’dan kalma bir sokakta bulursunuz kendinizi, kimi zaman Mayıs annelerinin toplandığı meydanda. Modern dünya ile tarih iç içe girmiştir bu şehirde.
Yaşamak gerekir Arjantin’i. Görmek, o havayı içine çekmek, muhteşem yemeklerini tatmak ve bir hayalin içinde olabilmek için.
Görmeniz Gereken Yerler
Buenos Aires
İspanyol sömürgeciliğinin Latin Amerika’daki en önemli merkezi olan Buenos Aires, 16.yy’dan bugüne açık hava müzesidir.
Peron’un meşhur konuşmasını yaptığı Casa Rosada ve önündeki Mayo Meydanı; Peron adı söylenince içerisinde Eva Peron’un mezarının da bulunduğu Recoleta Mezarlığı, yapılarıyla cezbedicidir.
San Martin Meydanı, Colon Tiyatro binası mimarisiyle büyülerken; San Telmo Pazarı harika el işleri ve samimi ortamıyla keyifli zaman geçirmek için fırsat sunuyor.
Meşhur Arjantin etlerini denemeden, yeşil çay olan Mate çayı içmeden, şehrin büyülü tango evlerinden birine gitmeden dönülmemelidir.
Duygusal ve düşsel bir yolculuk, tangonun Arjantinliler için ne anlama geldiğini doğduğu topraklarda en derinden hissettiriyor.